Limak 1970’lerde iki mühendisin, Nihat Özdemir ve Sezai Bacaksız’ın kurduğu bir müteahhitlik şirketi. Bugün 2.5 milyar dolar cirolu, 20 bin çalışanlı şirketin ortaklarından Nihat Özdemir, şirketlerinin başarısından çok kamuoyunda Fenerbahçe yöneticiliği ile tanınıyor. Oysa özellikle 2003’ten beri Limak büyüme rekorları kırıyor. Bulunduğu 6 sektörde ilk on arasında. Özelleştirmelerin de başaktörlerinden. Ankara’daki ofisinde bir ara ortağı Sezai Bacaksız’ın da katıldığı sohbette Özdemir’le hem grubun yatırımlarını hem de Fenerbahçe’yi konuştuk.
Limak şu anda hangi alanlarda var?
1970’lerde iki ortak olarak kurduk. Müteahhitlikle başladık. Turizm, çimento, enerji, ulaştırma ve son olarak gıda sektöründeyiz. Çalışan sayımız 20 bin. 12 bini Doğu ve Güneydoğu’da. Ciromuz 2.5 milyar dolar. 2014 yılında enerjideki büyüme sayesinde bu rakamı 5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.
Hızlı büyümeniz 2003’ten sonra oldu. Nasıl bir strateji geliştirdiniz?
Ana sektörümüz müteahhitlikti. Devlete barajlar ürettik 20’ye yakın. 2003’ten sonra enerji özelleştirmeleri başladı. Almaya karar verdik. Turizme otel inşaatları nedeniyle girdik. Şu anda 6 bine yakın yatak, 8 otel var. Çimentoyu en çok kullanan sektörlerin başında müteahhitlik geliyordu. Özelleştirmeden ilk Kurtalan’ı aldık. TMSF’den fabrikalar satıldı, aldık. Sonra pistler yapıyorduk. Sabiha Gökçen’le havalimancı, İskenderun’la limancı olduk.
Yani girdiğiniz sektörler birbirini besleyen sektörler oldu… Bunların dışında bir de gıdaya girdiğinizi söylediniz…
Adana’da 100 bin ton meyve işleyecek konsantre tesisi kurduk. Kapasite olarak en büyük olacak. ABD’den Japonya’ya kadar 18 ülkeye ihracat yapıyoruz. Japonların şartı domates ve meyvenin ilk ekiminden itibaren kontrol altında olmasını istiyorlar. Köylülerle anlaştık. Üretimi kendimiz yaptırıyoruz. Yabancı ortaklıklar düşünüyoruz. Denizli’ye fabrika kuracağız. Bu sektörde de büyümek istiyoruz.
Özelleştirmelerin de aktif bir aktörüsünüz. Üçüncü havalimanına hazırlanıyor musunuz?
Tabii ki ilgileniyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor. Gruplarımızı kurmak üzereyiz.
İstanbul’un üçüncü havalimanına ihtiyacı var mı?
Yeşilköy artık yetmez oldu. Onun için üçüncü havalimanına tahmin edilenden önce ihtiyaç doğdu. Çünkü THY ve diğer özel havayolu şirketlerinin yapmış olduğu yatırımlarla yolcu sayıları arttı. En önemlisi İstanbul transit yolcu merkezi oldu. Bundan dolayı ihtiyaç var.
Büyütülme imkânı yok mu?
Büyüme imkânı olmayan bir alan. Biz Sabiha Gökçen’de kendimizi ikinci havalimanı olarak kabul etmiyoruz. İstanbul’un doğu yakasının havaalanı olarak kabul ediyoruz. Bu havalimanı için nereden bakarsak bakalım bugün temeli atılsa 4 yıl sonra ancak hizmete girer. Bugünkü koşulları düşünün, 4 yıl sonra Yeşilköy’ün hali nasıl olur? Bir an önce yapılmalıdır, diyoruz.
Sabiha Gökçen’deki ortaklarınızla mı gireceksiniz?
Hayır, henüz belli değil. Ancak bu kez farklı düşünüyoruz. İhaleye yerli bir grupla girmeyi düşünüyoruz. Ortaklarımızın yerli olmasıyla ilgili bir konsorsiyum olabilir. Biz Priştine’yi, Mısır’ı kendimiz yapıyoruz.
Yani artık yabancıya ihtiyaç kalmadı. Bizim know how’umuz var mı diyorsunuz?
Onlara ihtiyacımız yok. Türk yatırımcılar artık kendi havaalanlarını kendi başlarına yapabilirler. Burası inşallah biz alırsak milli bir havalimanı olmuş olacak.
Milli olmasının günümüz koşullarında özel bir önemi var mı?
Şunu söyleyeyim, Fransız veya bir Alman geleceğine Türk yatırımcıların yapması, bir Türk markasının yaratılması daha iyi değil mi? Yabancı ortaklarla Sabiha Gökçen’i aldık. Bu işi öğrendik gittik, Priştine ve Mısır’ı aldık. Enerjide de dağıtımda bilgimizi yurtdışına taşıdık. Çalık Grubu ile beraber Kosova’nın tümünün elektrik dağıtımını aldık. Afrika kıtasına yayılmak istiyoruz. Nijerya’nın dağıtımı ile ilgileniyoruz.
