UZUN, sağlıklı ve mutlu bir ömür sürmek, tüm insanların beklentisi ve dileğidir. Bunun için de bazı şeylere sahip olması ve ihtiyaçlarını karşılaması, asgari gerekliliktir.
UZUN, sağlıklı ve mutlu bir ömür sürmek, tüm insanların beklentisi ve dileğidir. Bunun için de bazı şeylere sahip olması ve ihtiyaçlarını karşılaması, asgari gerekliliktir. İnsanların meslek sahibi olmadan iş yapmaları, hep bu amaca yöneliktir. Yine bu amaca hizmet eden ekonomi bilimi de bunun farklı yöntemlerini bize gösterir.
İhtiyaçlarını karşılamada değişik çabalar içinde olan insanlar, menfaat çelişkisi, menfaat paylaşımı olan yerlerde kendi haklarını ya da hak olduğunu iddia ettikleri şeylerin sorumluluğunu yaparlar.
Bunda şaşılacak birşey olmamalı...
Hatta menfaatlerini korumada daha güçlü olabilmek için bir araya gelme ihtiyacıyla çeşitli örgütler de kurar insanlar.
KAZANAN OLABİLMEK
Hak alma mücadelesinde de bazı esaslara uymak gerekli sanırım.
Tutarlı ve doğru olma, başkalarının da aklı olduğuna ve onun da kendi menfaatini korumasına saygı duyma, birşeyi isterken kendini karşındakinin yerine koyma ve insaflı olma gibi esaslar, ölçüler gerekir.
Bir olayda menfaat bölüşümü gündeme geldiğinde, bir kazananın olabilmesi için, bir kaybedenin de olması kaçınılmazdır.
Sizin kazanan olabilmeniz için, karşıdakinin kaybeden olmaya lâyık olması bir şarttır.
“İkimiz de kazanalım” demek, çoğu zaman yanlış ya da yalan olabilir. Bir de; iki kişinin birden kazanması, bir üçüncünün kaybetmesi halinde mümkün olabilir.
Bakmayın siz şirin görünümlü tatlı su kurnazlarına...
Bölüşüm kavgasının en sık ve devamlı rastlanan biçimi de, alıcı-satıcı ya da üretici-tüketici kavgası şeklinde olur. Peki; bu kavgada biz kimden yana olacağız?
Peynir mandıracının, sebze manavın, ekmek fırıncının ya da bakkalın, ilâç eczacının menfaatine göre mi satılmalı, yoksa bunları kullanacak, tüketecek olan alıcının menfaatine göre mi?
Keza otomobil, kamyon, otobüs gibi şeyler, bunları üretenin menfaati neyi gerektiriyorsa ona göre satılmalı ve ona göre satılmasının gereklerine uygun bir düzen kurulmalı mı? Bunun aksine olarak; bunları alacakların mı menfaati esas alınmalı?
REKABET İYİDİR...
Artık bu soruların bir cevabı var: Rekabet...
Rekâbet, alıcı ve satıcıların menfaatlerinin dengelendiği belirlendiği durum.
Mahzurlarına rağmen en iyi çözüm bu
Üretici gözlüğüyle baktığımızda, bunun kendimizi mağdur ettiğini düşünebiliriz. Ama başka şekli yok ki! Üstelik hepimiz birer alıcı ya da tüketici değil miyiz?
Kendimizi evimizde ya da işimizde “tüketici” ya da “alıcı” olarak faydalandıklarından, başkalarının da faydalanması yani yaptığımız taşımacılık işinde de rekâbetin doğal olmasını kabul etmek zorundayız.
“Herşeyde rekâbet iyidir, taşımacılık hariç” demenin bir mantığı ya da faydası olabilir mi?
Rekâbetin normaline bile haksız rekâbet demek de işi gizlemeye yetmez.
Sadece gerçekten haksız olanı ile mücadele edilebilir.
Bir de şunu unutmamalıyız:
Menfaatimiz gereği çeşitli kişi ve kuruluşlara yaptığımız çeşitli müracaatlarda, karşımızdakilerin durumunu dikkate almalıyız.
Onlar, bizim olduğu kadar diğerlerinin de menfaatlerini dikkate almakla görevlidir. Zira onlar sadece bizim değil, yolcularımız dahil tüm vatandaşlarımızın da temsilcisi ve görevlisidirler. Bizim menfaatimize atacakları her a-dım ile onların menfaatine zarar verebilir.
Dikkatli olmaları kaçınılmaz.